27 Eylül 2015 Pazar

Nar-ı Aşk

Vay anasini. 1 yildir yazmamisim. Tam 1 yil. Elimi etegimi cekmisim kalemden kagittan. Oysa en temel besin kaynagiydi onlar bana. Demek ki yazacak duygu yükünü biriktirememisim bu 1 yilda. Ama nasil ozlemisim yazmayi, nasil...  Artik yazma vakti, hasretim sona ersin.

Dış dünyayı algılama gayretim son sürat devam ediyor. Lakin cok mesafe katedebilmis degilim. Özellikle insanlarin düşünce yapılarını çözmeye çalışırken kayboldum ve yari yolda vazgeçtim. Küstüm oynamıyorum dedim aa yetti canıma.

Bana ayrılan süre ne kadarsa, bu gorevi ifa edip döneceğim toprağa. Ve sanırım o vakte kadar da yine anlayamamış olacağım olanı biteni. Karanlık dünyaları, kirli zihinleri, türlü kurnazliklari.

Soyutlamak en güzeli sanırım. Ne güzel, kafan rahat. Dışarda ne olursa olsun,  içinin sakinligiyle o iç muziginle yaşayıp gitmek en güzeli olmali. Bu ara icimde mercan dede'den "nar-ı aşk" çalıyor, cok da iyi oluyor. Neler olup bittigini umursamamaya karar verdim zira sen üzerine gittikce o adem babamizin meyvesini isirdigi "bilgiyi bilme ağacı" senden fersah fersah uzaklara kaçıyor. Nasıl olsa bitecek. Biteceğini unutarak yasiyoruz. Bu son olsun. Umarim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder