26 Ağustos 2013 Pazartesi

İcinden Geldigi Gibi Davran-Rahat Uyu

İnsan, hissettigi sekilde davranmali, hissettigi gibi yasamali. Tabi en onemli ilkemiz "Zarar verme!". Zarar vermedigi surece her sey mubah olmali iste. Halbuki icinden geldigi gibi, hisleriyle konusan insanin dogalligina doyum olmaz ! Hissettigini yasayan surda bi avuc insan var ve pamuklara sarilip da sevilmeli onlar !

Hissettigi gibi davranan insan, yeri gelir kizar da. Hatta sover de. Ama kafasinda salak sacma kucuk hesaplari olmadigi icin saygiyi fazlasiyla hakeder. Bilirsin ki sana 'canim' diye sarildiginda aslinda icinden seni öldürme arzusuyla yanip tutusmuyordur ! Sana kizdiginda da, gercekten hatali davranmissindir ve duzeltmelisin kendini.

İnsan, hissettigini yasamali. Baskasi ne der diye dusunecek vakti olmamali. Kalbiyle dusunmeli iste. Beyniyle dusunurse, davranislarina hep bi seytanlik karisacak. İki degil, ikibin yuzu oluveriyor insanin. Turlu hesaplar pesinde kosuyor, insanlari aldatiyor. Hatta kendini bile !

Batili bir psikiyatrist sormus ya Kizilderiliye; "siz neden beyaz adamlarin aptal olduguna inanirsiniz", cevap enteresan "cunku beyaz adam, beyniyle dusunuyor". Psikiyatrist saskin, "normali bu zaten. Siz neyinizle dusunuyorsunuz?" Kizilderili, eliype kalbini gostermis. O zaman anlamis bizim batili psikiyatrist...

Rasyonel gerceklikler, karakterimize cizdigimiz yolda öncü olmamali. Zaten surda cok az vaktimiz var, aldigimiz nefesi geri verip veremeyecegimiz bile mechulken, insanlar arasinda hesapli davranislar, icten pazarliklar gercekten cok anlamsiz. Gonul rahatligiyla uyuyabiliyorlar mi diye merak ederim ben hep. Kafayi yastiga koydugumda rahat uyuyamayacaksam, ne anladim ki yasamaktan ! :)

posted from Bloggeroid

Ben Elmayi Seviyorum Diye Elma Da Beni Sevmek Zorunda Evet!

İnsan, emeginin karsiligini istiyor yahu. Emek verdigi seyin basariya ulastigini bilmek istiyor. Emek, belki en degerli sermayesi, insanin. İcinde bol miktar fedakarlik, ilgi, zaman ihtiva ediyor. Emek verdigi varligin da eger somutsa, o da kendi icin emek vereni sevsin istiyor.

Elma iste, ben elmayi severken bunu insanlara anlatiyorumdur. Elmaya guzel bir nazarla bakiyoumdur. Elma icin fedakarliklarda bulunuyorumdur. E elmanin da beni sevmesini istemeye hakkim yok mu ? Elma eger ona olan sevgi ve emegime ragmen, beni hice sayiyor, benden yuz ceviriyorsa, elmanin nankorlugune kizamam mi ? Bittabii kizarim. Kizmak en dogal hakkim.

Elma kendini hirpalasin demiyorum. Ama onun icin hirpalananlar karsisinda en azindan nezaket gosterip, vefali durmayi bilmeli.

Nietzsche, benim canim cigerim, akil hocam der ki ; "Bir insana onu önemsedigini gosterdiginiz anda artik onun icin geri kalan tum insanlar sizden daha degerlidir". Bir cumle ancak bu kadar hakli olabilir !

İnsan daha cok imkansizin pesinden gitmeyi seviyor galiba. Onu seven, onemseyen kisier zaten "cepte"ler. Onlar icin emek harcanmasina gerek kalmamis yani. Zaten elindeler, hazirlar her sekilde. Simdi siradaki "onu sevmeyen ve onemsemeyen" insanlara kendini sevdirmeye calisma ve emek harcama vakti demek ki.

Tum elmalar, onu sevmeyen Misir Sultani'na el pence divanken, onu seven Medine fakirine ise pencelerini gostermekle mesgul.

İste bu sebepten, insanlarin evlilikte 'sonsuz baglilik, sevgi sadakat' duygularini da pek mumkun goremiyorum. İnsanevladi zaten halihazirda kendine deger vereni spam olarak isaretlemekteyken, birbirine deger veren 2 insanin mutlu beraberligi de herhalde istisnayi teskil etmekte. Ama neymis ? İstisnalar kaideyi bozmazmis. Elmalar bi gun kurtlanir. Yapacak bisey yok.

posted from Bloggeroid

Hayvanseven Egolar

Hayvanseverlerdeki egonun menşeini anlayamadan ölüp gidicem galiba. Genclerde pek sık degil de, yaşlı hayvansever kadin formlarinda cok yuksek bu ego mereti. Bi tanesi, bu islerde meshur, 50li yaslarinda sanirim. Facebook profiline yazi döşemiş. Diyor ki "muhtac kediyi eve getirdim. Aradilar "X hanim o kedinin yavrulari da burda, gelin alin". Dusunebiliyor musunuz, vatandas bana emrediyor"

Simdi ben bu cumlelerde dikkatinizi 'vatandas' kelimesine cekmek istiyorum. Bu hayvansever hanimefendi, saniyorum Britanya kraliyet ailesinden olmali. "vatandas" ona emrediyor ! Bak sen su ise ! Sade vatandas, koskoca X hanima ne curetle emredebilir ! Yalniz, emir dedigi sey de, kedilerin annesini almissin hocam yavrulari kalmis, onu da al. Gayet dusunceli sozler bunlar. Gerci vatandas, kedi yavrularini X'in ayagina gumus tepsi icinde getirmeliymis. X teyzenin beklentisi bu galiba...

Yok, vallahi ben anlayamiyorum. Belki anlayisim kıt, belki ego denen malumat bende evrimsel surecini tamamlayamadi henuz.

He bu arada, "Ego" yunancada "ben" demektir. Ben ben ben ben... Hayvanseven insanin benlik olgusuna ayiracak mesaisi olmamali. Eger tek davan hayvanlarsa ve bu davada yeterince samimiysen, orda seni buyuk bi duyarlilikla arayip kedinin yavrularini bildiren adama tesekkur edip yavrular icin kosturmalisin.

Hem, "vatandas" ne zamandan beri bi asagilama-hakir gorme kelimesi oldu bilmiyorum. Karsisindakini "vatandas" dye asagilayan birinin de egosunun pek asiri tavan yaptigini, kendini Galler Prensi William'in esi sandigini dusunmekte haksiz degilim galiba ?

Hayvanseverlerin Ego'su gelisecegine, Esi'si gelisse keske. Esi, yunancada "sen" demek. Sen diye baksalar olaya, davalari sadece ezilen sömürülen hayvanlar olsa ve hayvanlari korumak uzere birlesseler...

Turkiyede 3binden fazla hayvan dernegi var. Dusunsene, topu topu 70 milyonluk ulkede 3bin hayvansever dernek. Bölünüş hat safhada. Hayvanseverler arasinda ego savaslari almis basini gitmis. Hayvanseverler, sismis egolarindan mütevellit, hayvanlarin magduriyetini gormekten acizler malesef. Bu yuzden de Turkiyede hayvansever algisi "korkunclu kadin" imajindan öteye gidemiyor. Hayir bizler deli degiliz. Korkunc da.degiliz. Normal bi sosyal hayatimiz var. Bazilarimiz evli coluklu cocuklu, bazimiz universitede okuyor. Kardeslerimiz annemiz babamiz ailelerimiz var.

Hayvansever "teyze"ler bi rahat biraksa, Turk insaninin kafasindaki "saga sola cemkiren, penceleri olup hırlayan, yasli, mutsuz, agresif" hayvansever imajini yikcaz. Ama yok, izin vermiyorlar. İlla karsima bi hayvansever teyzenin sismis, dunya uzerinde ayri birey olarak yasamak icin yeterli hacme kavusmus, kimlikli aşılı "Ego"su cikacak...

Hayvanseverlerin internet uzerindeki kavgalari zaten cirkinlik boyutunu coktan asti. Ve ben eminim, "en cok hayvansever benim ulen" kavgalarina harcadiklari zaman ve emegi hayvanlar icin harcasalar, su ulkede yuvasiz ve ac hayvan kalmayacak.

posted from Bloggeroid

22 Ağustos 2013 Perşembe

Hayat İşte, Bazen Baş Döndürür, Fena Çarpar Adamı

Kafasını göğe kaldırıp "bu içime çektiğim, hava değil gökyüzü" diyebildiğinde mutluymuş insan. Gökyüzü sahi ne renk ? Mavi olmalı. Zaman zaman kararıyor da işte o da artık hayatın cilvesi.

Hayat cilve yapar mı adama ? Yok canım, onu da nerden çıkardın ? Hayatın hep kötü sürprizleri olur insana. Hep hüzün, acı, ayrılıktan ibarettir bu meret.

Bilmem belki aslolan, hayatın tüm acılarına rağmen dik durmayı başarmak. Lakin, ille de öleceksek, ne önemi var tüm bunların ?

Gökyüzü döner.. Döner boylu boyunca. Bulutlar döner. Başını tatlı bir sarhoşluk alır insanın. Sahi su içse sarhoş olabilir her meyleden. Bulutlar da şekilden şekle girip başını döndürür insanın. Aynı çocukluğumuzun sevinçlerini yaşatır belki.

Sevinç dediğin nedir ? Mutluluk, peşisıra acı gelene kadar bir ömre sahiptir. Belki, yeryüzünde mutluluktan daha aldatıcı ve yalan bi his yoktur, kim bilebilir ?

Çocukken mi mutluyduk biz ? Galiba. Çocukken bilmezdik hayatın ne mal olduğunu. Bişeyler sezsek de önemsemezdik. Dünya yanmış, umrumuzda mı ? Bana kaç bilye biriktirdin, ondan haber ver...

20 Ağustos 2013 Salı

Hepimiz Justiniz !

Twitter kullanan herkes bilir. Çoğunlukla ya Justin Bieber ya da One Direction TT olur orda. onları TT yapan kız profilleriyle karşılaşmıştım geçenlerde. Aman allahım ! "Justin sen benim hayatımsın" diyenler mi, "Zayn sensiz yaşayamam"lar mı...

Hayranlık, aslında çocukluğumdan beri çok anlamsız gelir bana. Tamam Tesla'yı severim mesela, ya da Madam Curie, ama tutup da tek başarısı şarkı söyleyebilmek olan birine neden "hayran" olayım ki ? Bi sanatçıyı beğenirim, dinlerim, severim, konserine giderin. Ama sonuçta hiç tanımıyosundur. Hiç tanımadığın biri "hayatının anlamı" nasıl oluverir, aklım almaz. Hangi ruh halidir bu ? O kızlar bi de "directioner/belieber" gibi gruplara ayrılmışlar. Birbirleriyle de küfür kıyamet kavga ediyorlar.

Kendi adıma, Justin Bieber'ı da One Direction grubunu da başarılı bulurum. Koskoca (yaşça) Sinan Akçıl bile Justin bieber'a özeniyor yahu :D Justin dinleyebilirim de. Gerçekten başarılılar. Ama yapacağım en büyük çılgınlık, konserine gitmek olur sevdiğim şarkıcının. Belki yaşım 22 olduğundan böyledir diycem ama 12 yaşında da böyleydik, kimseye ayılıp bayılmazdık biz. Yeni nesil enteresan...

Bu aralar Lana Del Rey'e taktım mesela, sürekli dinliyorum. Beğeniyorum. Ama Lana Del Rey benim "hayatımın anlamı" değil.

Çocuğum Justin hayranı olsa, konserine götürmek için elimden geleni yaparım. Ama sağda solda "Justin benim hayatımın anlamıı" diye çığırırsa ağzını burnunu kırarım :D

Sanırım, gençlerde özgüven eksikliğiyle karakterize bu "fanlık/hayranlık" hastalığı. Daha geçenlerde "Meriç İzgi" diye biri TT olmuştu Twitterda. Kimmiş bu diye baktım. Amerikalı bi anne, Kürt bi babanın Adanada yaşayan ergen oğluymuş meğer. Hristiyan olmakla prim yapıyor, Amerikan bayrağıyla pozlar veriyor. Tek meziyeti, One direction grubundaki Zayn Malik'e benzemekmiş. Kızlar buna da ayılıp bayılıyor hay yarabbim yaa. "Meriç benle evlen"ler havada uçuşuyo. Elemanın bi tarafları tavan yapmış. Akrostişler yazan mı dersin, kollarına meriç diye dövme yaptıran mı...

Nasıl bu kadar boş ve niteliksiz zaman geçirir bi insan evladı ? Ya sen meriçle uğraşacağına eline bi kap süt alıp kedilere vermek üzere sokağa çıksana... Sen Meriç'in ya da Justin'in umrunda bile değilsin... Ama sosis verdiğin köpeğin, süt içirdiğin kedinin bir ömür aklında yer edeceksin. Birileri bu amaçsız kızlara hayatı anlatmalı...

Ergendir, düzelir deyip geçemiyorum. Çok üzülüyorum 10-15 yaş arası gençliğin haline. Hiçbi amaçları yok. Sanki Justin onu ayağında sallamış, geceleri annesi değil de Justin onun için uykusuz kalmış gibi... "Justin hayatımın anlamısın" nedir yaa...

Kendilerini o kadar değersiz görüyor ki bu nesil, şişirilmiş, kukla olmuş ünlü zerzevat, onların gözünde tüm dünyayı temsil ediyor. Başka bi hayat yok sanki. Dünyada acılar yaşanmıyor gibi. Hayattan bihaberler gençler.

Hayvan/insan doyurmak, bi canlıya faydası dokunmak gibi "hayata karışma" aktiviteleri yerine, sanal alemde kendisini hiç umursamayan kişilerin peşinde amaçsızca koşturmaktalar. Çok yazık...

Bu da, Justin konserine gidemeyen kızın serzenişleri. Tüm yazımı özetleyecektir.

Hayvan Sömürüsüyle Elde Edilen Paraya da Lanet Olsun Mümkünse

Çoğu insan için, hayvanların yaşamaya hakkı yok. Birey olmaları zaten onlar için kabul edilebilir değil de, hayvanların her hali onlara göre nefret sebebi. Hayvan nasıl olsa konuşup anlatamayacak derdini. Öyleyse vur gitsin. Aç bırak, sevme, empati yapma. Ne sevicen zaten ? Hayvan dediğin pis olur. Bi sen temizsin insancık.

Bakıyorum da. Bugüne kadar savaşları hayvanlar çıkarmadı. Katliamları onlar yapmadı. Kimseyi diri diri ateşte yakmadılar. Din uğruna kimseyi aldatıp para hibe etmediler. Ekolojik sisteme de bi zararları olmadı, hayvanların fabrikaları yok, vahşi kapitalizmin elemanı olmadılar hiç. Buna rağmen itilip kakılan, kapital sistem çarkları içinde eriyip yok olan, hor görülen ezilen hep hayvan oldu. Bu dünya güçlülerin dünyası, buna eminim...

Neden ezildiler ? Onlar haklarını savunamaz çünkü. Seni kimseye şikayet edemez. Kapalı kapılar ardında o hayvana yaptığın tüm eziyet senin yanına kar kalır, çünkü o çok masum, konuşmaz, anlatamaz... Sesi çıkmaz hiç. Çığlıklarını hep içine atar. Öyle asildir, öyle mükemmel...

Bi zaman önce okumuştum; Hayvanla insan arasındaki en büyük fark; insan yalan söyler ! Çok haklı bir söz. Kimseyi aldatmaz ki hayvan. Yalan söylemez. Bakışları bile yalan söyleyemez. Dünyanın en masum ve günahsız canlısıdır o.

Sanıyorum, hayvan doğasında "insan" kelimesi küfür bazında değerlendiriliyordur. Öyle olmalı... Onların muhteşem ve büyülü bi dünyası var, bizim çözemeye güç yetiremediğimiz. Ama eminim, onların dostu olan herkesi gözünden tanıyorlar. Bugüne kadar o "zararlı-korkunç-kocaman" köpekleri saatlerce sevdim. Bırakın ısırmayı, tırnaklarıyla bile acıtmadılar. Sadece pati verirler işte, öyle bilirler onlar dostlarını...

İnsan, sadece doğayı değil, kendini de kirletti. Hayvan kanına susamış tacirler, hayvanları kazanç kapısı olarak gördü ne yazık ki. Kaz tüyü yastık diye bişey icad oldu yahu! Düşünsenize... Elyaf yastıkta da uyurduk ki biz ? Acaba hangi aklı evvel, eşrefi mahlukat, kazlara bakıp "hımm tüyleri de yumuşakmış, yolup paraya dönüştürmeliyim" diye düşünebildi ? Anlamadım ki, o parayla napacaklar ? Hayvanı sömürerek elde edilen her kuruşa kan damlamış... Gönlünce harcayabilecek mi ki insancık ? E yazıklar olsun o vakit....

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Fıstıklara Özgürlük !

Bir muhabbet kuşumuz var; adı fıstık. 1 yaşını biraz geçkin. Çok akıllı ve tatlı bir oğlan. Kardeşim için aldık ama annemle ben bakıyoruz daha çok. Ötüşüyle evimize neşe veriyor. Lakin kafeste oluşuna çok üzülüyoruz annemle. Hatta babam bile dedi "Ne büyük bencillik, biz istiyoruz diye o zavallı kafeste.."

Uçursak, duvara çarpıyor, iç kanama geçirir de ölür diye korkuyoruz. Uçmayı tam bilmiyor ki garibim. Aldığımızda 1 aylıktı, kafesteydi. Annesinden ayırmışlar tabi, ufacıkken kanlı ticaretin eline düşmüş minik kuşum. Susayınca çığlık çığlığa beni çağırır evde. Ben yanına gelince hemen bağırmayı bırakır. Suyunu koyar giderim. Eğer canı arkadaş istiyosa, bağırır, gelirim, sesi kesilir. Biraz sevip gidince tekrar bağırmaya başlar. Öyle akıllı, öyle tatlı ki. Kaç gece annemle planlar yaptık, kardeşimden gizli uçuralum Fıstık'ı balkondan, özgürlüğüne kavuşsun diye. Ama "ya büyük kuşlar saldırırsa, Fıstık ufacık daha, kendini savunamaz, yemek bulamaz, oralarda yaşayamaz" diye gönlümüz el vermiyor, vezgeçiyoruz her seferinde.

Annemin aldığı kabuksuz yemleri bile yemiyor oğluşumuz. İlla alıştığı renkli kabuklu yemler olacak. Kaldı ki bu can dışarda nasıl karnını doyurur, nasıl diğer canlılara uyum sağlar, kendini savunur ? Doğada yaşayacağını bilsek, hemen salcaz kafesinden
. Kardeşime de "Kafesin kapısı açık kalmış, Fıstık uçup gitmiş balkondan, dicez. Ama... Ama işte...

Filler de Uçabilir !

Evet, bittabi. Filler de uçabilir ! İlkokulda öğretmenimizin boş küme için sabit bi örneği vardı: Uçan Filler. Boş kümeydi onun için, insanlık için. Ama, niye öyle olsun ki ? Belki filler de uçabilir. Hatta uçuyor da biz göremiyoruz ? Olamaz mı ? Olabilir...

İnsanın "her şeyi bilirim" yanılgısının bir özetidir aslında. "Filler uçamaz/Balıklar yürüyemez/Sincaplar bale yapamaz". Fillerin kanatları, balıkların ayakları vardı, aşındılar evrimde belki. Hem, ne hoş olurdu gökte uçan filler görmesi. O vakit, sirklere eğlence malzemesi olmaktan da kurtulurlardı belki. Uçup özgürlüğüne kavuşurdu, ha ?

Uçamayan her fil, fillerin uçamadığına bir kanıt değildir. Bu, sadece, senin bugüne kadar gördüğün fillerin sadece yürüyebildiğini gösterir. Bilmediğimiz paralel evrenlerde eminim ki filler uçabilir !

Her şeyi insan bilecek değil ya ! Güzel canlıların hüküm sürdüğü ayrı bir gezegen vardır elbet. Belki Asteroid B612'dir orası. Kimbilir ?

18 Ağustos 2013 Pazar

Otomobil Uçar Gider...

Garip geliyor yahu. Yani ev alalım gayrimenkulum olsun düşünceleri cidden garip geliyor bana. Napıcan malı mülkü ? Mezara taşıycan mı ? Yok... E keyfince harcayamadıktan sonra ne anlamı var ki paranın ?

İleriye dönük planlar yaptığımda, önce araba almak istiyorum kendime. Arabam beni gönlümce istediğim yere götürsün. Sonra cennet gibi bi yerde ufak bi yazlık...O da bi keyif aktivitesi işte. Şehirden gürültüden insandan kaçıp kaçıp geleceğim... Evler satın alıp napıcam ki ? Oturduğum bi evim olur, yeter işte. Geri kalan kazandıklarım zaten hayvanlar ve çocuklara ait. Biraz da kardeşimin geleceği için yatırım yaparım.

Harcaması, mutlu edecek, paranın. Paranı öyle güzel yerlere vereceksin ki,  tatmin olacaksın aldığın her nefesten. Paranı verdikçe huzur bulacaksın. Yoksa ne anladım para kazanmaktan ?

Parayı lidyalılar bulmuş. İyi halt etmişler. O gün bugündür dünyanın yarısı zengin, yarısı aç. Para icad olmayaydı iyiydi tabi de, e var madem, birilerini mutlu etmek için kullanmadığın her kuruşu aslında boşa kazandın dostum...